Oppenheimer Filminde İzlediğimiz Karakterler Tarihteki Gerçek Kişilere Ne Kadar Benziyor?

Christopher Nolan’ın yönettiği son sinema olan ‘Oppenheimer’, Martin J. Sherwin ve Kai Bird’ün ‘American Prometheus’ isimli kitabına dayanıyor: The Triumph and Tragedy of J. Robert Oppenheimer’ isimli kitabından uyarlandı. Biyografik tansiyon sineması Manhattan Projesi’ni, nükleer silahın geliştirilmesine giden yolu ve Oppenheimer’ın geride bıraktığı mirası inceliyor. BBC’ye nazaran, Oppenheimer’ın geliştirilmesine yardımcı olduğu bombalardan ikisi Hiroşima ve Nagazaki’ye atıldı ve bu bombalar en az 200.000 kişinin vefatına neden oldu. Yapım notlarına nazaran Murphy role hazırlanırken fizikçi Kip Thorne’a danıştı ve teorik fizikçinin dersler ve röportajlar verdiği saatlerce süren imgeleri izledi.

Katherine Puening, Oppenheimer’la evlenmeden evvel üç kere evlenmiş ve Manhattan Projesi için onunla birlikte Los Alamos, Meksika’ya taşınmış bir botanikçiydi. ‘Blunt Total Sinema’ya karakterinin Oppenheimer’la alakası hakkında şunları söyledi: 

‘Oppenheimer’ın hayatında bir sırdaş ve gerçek bir bilimsel beyin olarak hayli anıtsal bir varlıktı.’

O vaktin konut bayanı mefkuresini doğrulayacak biri değildi. Çiftin Peter ve Toni isminde iki çocukları oldu.

Robert Oppenheimer, Frank’i Manhattan Projesi’nde araştırma yapması için işe alan bir parçacık fizikçisiydi. Temmuz 1945’te Trinity Bombası denemesi olarak isimlendirilen birinci nükleer patlamayı planladı ve üzerinde çalıştı. Frank 1969 yılında San Francisco’da interaktif bir bilim müzesi olan Exploratorium’u açtı. Yapım notlarına nazaran Arnold rolüne Frank Oppenheimer’ın oğlu Michael ile konuşarak hazırlandı.

Einstein, 1939 yılında Lider Roosevelt’e yazdığı ve ABD’yi atom gücü araştırmalarına başlamaya teşvik eden bir mektuba imza atarak Manhattan Projesi’nin başlamasına yardımcı oldu zira Almanya da tıpkı şeyi düşünüyor olabilirdi. Einstein İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Newsweek’e verdiği demeçte, Almanya’nın atom bombası geliştirmeyi planlamadığını bilseydi bu mektubu asla göndermeyeceğini söyledi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Ofisi’nin başında olan Bush, başka ülkelerin atom bombası geliştirebileceğine dair kaygılarını lisana getirmiş ve Lider Roosevelt tarafından bomba üretimi için onay almıştır. Bush, Manhattan Projesi’nin geliştirilmesine ve bilim adamlarının işe alınmasına yardımcı olarak atom bombasının keşfinde dünyadan evvel davranılmasını sağlamıştır.

Alman teorik fizikçi, atom bombasının yaratılmasına yardımcı olan kuantum mekaniğinin yaratılmasına öncülük ettiği için 1932 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. Sinema, Oppenheimer ve grubunun atom bombası geliştirmek için Heisenberg’e karşı yarıştığını gösteriyor. Fakat sinemada Heisenberg’in grubunun hiçbir çalışması gösterilmez. Gerçekte, Heisenberg Almanya’nın atom silahları programını denetledi, fakat çalışan bir bomba geliştirmeye asla yaklaşamadılar. Kimileri Alman bilim adamlarının projeyi sessizce sabote ettiğine inanmaktadır. Oppenheimer’ın takımı, potansiyel bir silahı daha süratli teslim etmek için bir yarış içinde olduklarına inandırıldı.

Groves Eylül 1942’de Manhattan Projesini yönetmekle görevlendirildi. Los Alamos’taki laboratuarı yönetmesi için Oppenheimer’ı seçti. Atom bombasının yaratılmasının İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesine yardımcı olacağını düşünüyordu. Manhattan Projesi’nde mühendis olarak çalışan Albay Kenneth D. Nichols, Groves’u ‘son derece akıllı’ fakat tanıdığı ‘en egoist adam’ olarak tanımlıyordu.

Teorik fizikçi Manhattan Projesi’nde Oppenheimer’ın altında çalıştı, ancak Oppenheimer’ın yaratacağına inandığı yıkım nedeniyle şiddetle karşı çıktığı hidrojen bombasının geliştirilmesini savundu. Teller daha sonra 1954 yılındaki güvenlik duruşmasında Oppenheimer aleyhinde tabir vermiştir. 2003 yılında 95 yaşında ölmüştür.

Prodüksiyon notlarına nazaran Hartnett, Lawrence hakkında okumalar yapmanın yanı sıra, rolü oynamak için kendisi üzere fizikçi olan büyük amcasından da ilham almış. Lawrence, Manhattan Projesi sırasında kullanılan siklotronu icat ettiği için 1939 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. Atomun bölünmesi, yani nükleer fizyon konusundaki keşfi atom bombasının yaratılmasına yardımcı oldu. Hidrojen bombasının Sovyetlerden evvel keşfedilmesine yardımcı olan bir savunucuydu. Bu durum onu Oppenheimer ile karşı karşıya getirdi.

Danimarkalı fizikçi, Nicholas Baker takma ismiyle Los Alamos takımına danışman olarak katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gelmeden evvel Londra’da Manhattan Projesi üzerinde çalışmaya başladı. Yapım notlarına nazaran Branagh, Nolan’ın Bohr’u ‘Oppenheimer ile bir Obi-Wan-Kenobi ilişkisi’ içinde gördüğünü ve ‘Star Wars’ Jedi’ından bir akıl hocası olarak bahsettiğini söyledi.

Nükleer fizikçi Oppenheimer tarafından Manhattan Projesi’nin teorik kısmını yönetmek üzere seçilmiştir. Bethe, kod ismi Trinity olan Temmuz 1965 nükleer denemesinde kullanılan ve Nagazaki’ye atılan bombanın tasarımı üzerinde çalıştı. Daha sonra karşı olmasına karşın hidrojen bombasının geliştirilmesinde çalıştı. Bethe 1967 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü kazanmıştır.

Rabi, arkadaşı Oppenheimer ile Los Alamos’ta müdür yardımcısı olarak çalışmayı reddetti fakat danışman olarak tavsiyelerini sundu. Trinity nükleer testi yapıldığında oradaydı. 1944’te Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı ve hidrojen bombasına karşı çıkan bilim insanları ortasında yer aldı.

Ernest Lawrence, Bainbridge’i 1940 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Manhattan Projesi’nin birinci çalışmalarını yapmak üzere işe aldı. 1943 yılında, ‘Y Projesi’ olarak isimlendirilen nükleer silah laboratuvarında çalışmak üzere Los Alamos’taki gruba katıldı. 1945 Trinity nükleer denemesini denetledi.

Teorik fizikçi Manhattan Projesi’nde Hans Bethe’nin grubuyla birlikte çalışmak üzere 24 yaşındayken, daha yüksek lisans derecesi bile almadan işe alındı.  Miras Vakfı’na nazaran, daha sonra Los Alamos’a geldiğinde, güvenliğe ‘şakacı’ bir halde meydan okumasıyla tanınıyordu’. Bu vakte kadar bir derece kazanmıştı. Feynman 1945’te Trinity nükleer denemesinde bulundu ve 1965’te Nobel Ödülü’nü kazandı. Yıllar sonra Challenger faciasını araştıran grubun bir modülü oldu.

ABD, Sovyet casuslarının Manhattan Projesi’nden atom araştırmalarını çaldığından şüphelendiğinde, o sırada karşı istihbarat şefi olan Pash güvenlik ihlallerini araştırdı. Pash’ın sorguladığı şahıslar ortasında Oppenheimer da vardı. ‘Manhattan: The Army and the Atomic Bomb’ kitabına nazaran Pash, Oppenheimer’ın ‘hala Komünist Parti ile irtibatlı olabileceği’ sonucuna vardı. Oppenheimer’ın değiştirilmesi mümkünlüğünü kıymetlendiren Pash, Oppenheimer’a Manhattan Projesi’nde çalışmaya devam etmesini, fakat kendisine Casusluk Yasası hakkında bilgi verilmesini, Komünist ‘bağlantılarının’ hükümet tarafından bilindiğini ve rastgele bir bilgi sızıntısına müsamaha gösterilmeyeceğinin söylenmesini tavsiye etti.

Oldman İngiliz radyo istasyonu TalkSport’a yaptığı açıklamada sinemada senaryoda ‘bir buçuk sayfa’ olan ‘bir sahnesi’ olduğunu söyledi. Truman’ın Oppenheimer ile görüştükten sonra onu ‘sulu gözlü’ olarak nitelendirmesi sinemada de yer alıyor.

Miras Vakfı’na nazaran Strauss, Oppenheimer’ın komünist ilişkileri olduğuna inanıyor ve onu ‘Amerikan güvenliğine yönelik bir tehdit’ olarak tanımlıyordu. Strauss’un inançları, 1954 yılında Oppenheimer’a karşı dört hafta süren bir güvenlik duruşmasına yol açtı ve bilim adamının ABD Güç Bakanlığı tarafından verilen üst seviye bir güvenlik müsaadesi olan Q müsaadesini kaybetmesiyle sonuçlandı.

Nichols 1942’de Manhattan Projesi’ne Bölge Mühendis Yardımcısı olarak katıldı ve sonunda katkılarından ötürü Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendirildi. ‘Oppenheimer’ sinemasında DeHaan, Groves’un sağ kolunu canlandırıyor ve Oppenheimer’a karşı bir düşman olarak tasvir ediliyor.

Gray, Oppenheimer’ın güvenlik müsaadesinin kaldırılmasını öneren Gray Şurası isimli bir komiteye liderlik etti. Üç üyenin Oppenheimer’ı ‘sadık bir vatandaş’ olarak nitelendirmesine karşın Gray ve konseyin çoğunluğu Oppenheimer’ın müsaadesinin iptal edilmesini tavsiye etti.

Robb, Strauss tarafından Oppenheimer’ın güvenlik müsaadesi duruşması sırasında özel danışman olarak seçildi. Miras Vakfı, Robb’un Oppenheimer’a karşı bir ‘kin’ beslediğini söylüyor.

Hill, Manhattan Projesi sırasında Chicago Üniversitesi’ndeki Met Laboratuvarı’nda çalışmıştır. Sinema, Hill’i Oppenheimer ve Strauss ortasındaki sinemanın ana çekişmesinde çok değerli bir figür olarak tasvir ediyor. Gerçekte Hill bu kadar kıymetli bir rol oynamamıştır.