Ters Köşe Senaryolarıyla İzleyicileri Hayrete Düşüren Filmler

‘Star Wars’ serisinin ikinci sineması olan ‘The Empire Strikes Back’, sinema tarihindeki en ikonik aksi köşelerden birine sahiptir. Sinemanın sonunda, Luke Skywalker’ın Darth Vader’ın oğlu olduğu ortaya çıkar. Bu büyük sürpriz, ‘Star Wars’ kozmosunun temellerini sarsar ve izleyicileri şaşırtır.

David Fincher’ın yönettiği ‘Fight Club’, ruhsal tansiyon tipindeki bir başyapıttır. Sinemanın sonunda, Brad Pitt’in canlandırdığı Tyler Durden karakterinin aslında Edward Norton’ın canlandırdığı ana karakterin hayal eseri olduğu ortaya çıkar. Bu büyük aksi köşe, izleyicileri büsbütün şaşırtır ve sineması izleme tecrübesini baştan sona değiştirir.

Christopher Nolan’ın yönettiği ‘Inception’, bilim kurgu ve aksiyon cinsindeki bir başyapıttır. Sinemada, ana karakterin gerçek dünyadan farklı bir gerçeklikte olduğu ve son sahnede gerçeklikle duşun birbirine karıştığı ortaya çıkar. Bu sürpriz, izleyicileri düşündürür ve sinemanın manasını derinleştirir.

Bryan Singer’ın yönettiği ‘The Usual Suspects’, tansiyon ve kabahat cinsindeki bir sinema olarak bilinir. Sinemada, Kevin Spacey’in canlandırdığı Roger ‘Verbal’ Kint karakterinin aslında saklı bir hata dehası olan Keyser Kelama olduğu ortaya çıkar. Bu büyük sürpriz, izleyicileri şaşırtır ve sinemanın sonunda bütün olayları farklı bir perspektiften değerlendirmelerini sağlar.

Christopher Nolan’ın yönettiği ‘The Prestige’, illüzyonistler ortasındaki rekabeti husus alan bir sinema olarak dikkat çeker. Sinemanın sonunda, Christian Bale’in canlandırdığı karakterin aslında ikiz kardeşi olduğu ortaya çıkar. Bu zıt köşe, izleyicilere sinemanın boyunca izledikleri olayları farklı bir ışıkta kıymetlendirme imkanı sunar.

Alfred Hitchcock’un yönettiği ‘Psycho’, tansiyon ve dehşet çeşidindeki bir klasiktir. Sinemanın ortasında, ana karakter Marion Crane’in beklenmedik bir halde öldürülmesiyle izleyiciler büyük bir şok yaşar. Bu olay, sinema tarihindeki en ikonik aykırı köşelerden biri olarak anılır ve izleyicileri koltuklarına çiviler.

Park Chan-wook’un yönettiği ‘Oldboy’, Güney Kore üretimi bir tansiyon sinemasıdır. Sinemanın sonunda, ana karakterin aslında bir intikam oyununun modülü olduğu ve kendi kızıyla münasebeti olduğu ortaya çıkar. Bu şok edici dönüş, izleyicileri rahatsız eder ve sineması unutulmaz kılar.

M. Night Shyamalan’ın yönettiği ve başrolünde Bruce Willis’in yer aldığı ‘The Sixth Sense’, sinema tarihindeki en ikonik zıt köşelerden biridir. Sinemada, Willis’in canlandırdığı karakterin öldüğünü ve hayatta olduğu yanılsamasını yaşamasıyla izleyici büyük bir sürprizle karşılaşır. Bu an, seyircileri adeta şok eder ve sinemanın öyküsüne derinlik katar.

David Fincher’ın yönettiği ‘Gone Girl’, Gillian Flynn’in romanından uyarlanmış bir tansiyon sinemasıdır. Sinemada, eşi kaybolan Amy Dunne karakterinin aslında kendi kayboluşunu planladığı ortaya çıkar. Bu beklenmedik aksi köşe, izleyicileri şaşırtır ve karakterin motivasyonlarını sorgulamalarına neden olur.

Alejandro Amenábar’ın yönettiği ‘The Others’, tansiyon ve doğaüstü ögeleri bir ortaya getiren bir sinema olarak bilinir. Sinemanın sonunda, ana karakterin ve ailesinin aslında hayalet oldukları ortaya çıkar. Bu büyük sürpriz, izleyicilere sinemanın olay örgüsünü yine kıymetlendirme imkanı sunar.